29 Eylül’de ana akım medyada PKK’nin Beytüşşebap’ta bir minibüsü taradığı, 12 sivilin hayatını kaybettiği haberi verildi. Ölenlerin arasında bir çocuğun da olduğu söylendi, ama sonrasında bu haber yalanlandı. Ölenlerden 7 kişinin köy korucusu olması, kuşkuları PKK üzerinde yoğunlaştırdı. Fakat aradan iki gün geçtikten sonra, ANF’nin haberinde, HPG’nin eylemi üstlenmediğini ve devlet güçlerini sorumlu tuttuğunu öğrendik.
Katliam niteliğindeki saldırıyı kim gerçekleştirdi? Devletin askeri güçleri mi, HPG’ye bağlı gerillalar mı? Kimse tam emin olamıyor. Kürdistan-Post yazarı Hasan Bildirici şöyle bir sonuca ulaşmış: “Kürdistan’da devlet olduğunu, orada adalet adına bulunduğunu, insanların can ve mal güvenliğinden sorumlu olduğunu söyleyip, Kürdün canına okuyan devlet ve ona bağlı silahlı güçlerdir sorumlu olan. / Aksini kanıtlamadığı sürece Katliam Türk devletine aittir.” Bu sonuca ulaşmayı mantıklı hale getiren düşünceler de öne sürüyor. Kısacası, devletin resmi açıklamalarına ve onun sözcülüğünü yapan ana akım medyaya inanarak doğru bir yargının oluşturulamayacağını söylüyor.
Kuşkuların giderilmesi ve saldırının faillerinin açığa çıkarılması için bir milletvekili heyetinin oluşturulması ve insan hakları kuruluşları ile birlikte bir araştırma yapmasının gayet makul bir öneri olduğu söylenebilir. 29 Eylül’de, SkyTürk’te Enver Aysever’in “Aykırı Sorular” programına davetli Hasip Kaplan, hem katliamı kınamış hem de milletvekillerinin de içinde yer alacağı bir araştırma heyetinin oluşturulmasını savunmuştu. Buna karşılık, eğer yanlış hatırlamıyorsam, programa telefonla katılan Cumhuriyet gazetesi yazarı ve Güneydoğu yorumlarıyla tanınan Mehmet Faraç, saldırının PKK’nin koruculara dönük bir misilleme eylemi olabileceği tezini öne sürmüştü.
Nasıl akıl yürütürsek yürütelim, adil ve gerçekçi bir sonuca ulaşmanın yolu, Hasip Kaplan’ın DTP adına yaptığı öneriden geçiyor. Eğer bir araştırmada ısrarlı olunabilirse, katliamdan kimlerin sorumlu olduğu açığa çıkarılabilir ve kuşku bulutları dağıtılabilir. Devlet bu kadar kendisinden eminse, bağımsız bir araştırmayı engellemesi değil, teşvik etmesi beklenir: DTP “PKK teröristtir” demese bile, PKK’nin bir terör eylemi gerçekleştirdiğini kabul etmek zorunda kalmayacak mı? Buna karşılık, devlet araştırmayı engelleyici bir tavır geliştirirse, katliamın failinin kendisi olduğu yönünde güçlü bir delil oluşacaktır.
Beytüşşebap katliamı, hem DTP’nin yapabileceklerini hem de devletin tezlerini sınamak açısından kritik bir yerde duruyor. Kim bilir, belki de bu katliamı aydınlatma çabası, on yıllardır süre giden acıların yoğurduğu hakikatle yüzleşmek için bir ilk adım olur.
İlk yorum yapan siz olun