İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

CHP’nin Kürt Politikasının Değişmesi Ne Anlama Geliyor?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı G. W. Bush’la görüşmesinden çıkan sonuçlar üzerine CHP Başkanı Deniz Baykal’ın “yapıcı” ya da “ılımlı” yorumlar yapması herkesi şaşırttı. Ondan beklenen MHP Başkanı Devlet Bahçeli paralelinde “Dağ fare doğurdu” türünden yorumlar yapması ve Güney Kürdistan’daki ABD destekli Kürt Bölgesel Yönetimi yıkılana dek sürdürülecek şahin politikalarda ısrar etmesiydi. 9 Kasım tarihli Hürriyet gazetesinin birinci sayfadan verdiği haber daha da şaşırtıcıydı. Deniz Baykal MHP değil, AKP politikalarına paralel himayeci ve kazanımcı önermelerle ortaya çıkıyordu. Okumayanlar için Hürriyet’in “BAYKAL’DAN KUZEY IRAK SÜRPRİZİ” haberini alt başlıklarıyla aktaralım:

  • IRAKLI GENÇLERİ OKUTALIM: 500 veya bin genci Kuzey Irak’tan getirtip okutalım. Bunlar ilerde yönetici olacak. Bunu Barzani yapıyor. Orayla kavga değil, böyle ilişkiler kuralım.
  • KÜRTÇE TV-RADYO YAYINI: Bölgeye düzenli olarak Kürtçe, Arapça, Türkçe programları içeren radyo ve televizyon yayınları yapalım. Kürtçe yayınları yöresel lehçelere göre yapalım.
  • IRAK’A DÜZENLİ SU: Ilısu Barajı’nı bir an önce tamamlayalım. Dicle suyu öyle başıboş akmasın. Fırat gibi Dicle de kontrol altında olsun ki Irak da düzenli su alsın.
  • YENİ SINIR KAPISI: Ortaköy Kapısı’nı hemen açalım. Habur da kalsın. Yollar birbirine bağlansın, barajlar yapılsın, yatırımlar artsın.

Bunlar öyle öneriler ki, AKP bile yapmaya cesaret edemezdi. Bu politikalar fiilen Türkiye ile Güney Kürdistan arasında bir entegrasyon sürecine işaret ediyor. Daha düne kadar askeri, siyasi ve iktisadi izolasyondan söz edenler, yüz seksen derece dönüşle, entegrasyonu gündeme getiriyorlar. Bu sürpriz çıkışı nasıl yorumlamalı?

Öncelikle söylenmesi gereken, ABD denetiminde ve Türkiye’nin hamiliğini yaptığı bir Kürdistan projesinin yeni bir proje olmadığıdır. 1. Körfez Savaşı’nın başlamasıyla Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından gündeme getirilmiş, 1999 yılında PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesinden sonra ise, bir kez daha üst düzey MİT yöneticileri tarafından basın yoluyla tartışmaya açılmıştı. Bu projeye şiddetle itiraz edenlerin başını her zaman Genelkurmay çekti. Hem Turgut Özal’ın hamleleri hem de 2000’lerde MİT yöneticilerinin açtığı tartışma bir şekilde bastırıldı. Özellikle PKK ve Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununa çözüm denklemi içine alınması ve “Asmayıp da besleyelim mi?” yerine “Kullanmayalım da besleyelim mi?” denilmesi tepkiyle karşılanmıştı.

2007 yılının Kasım ayında CHP’nin aniden Baykal’ın ağzından Kürt karşıtı şahin politikalara sırtını çevirmesi ne anlama geliyor? Yoksa Genelkurmay MİT tezlerine ikna mı oldu? Baykal her zaman olduğu gibi Genelkurmay’a sadakatinin gereğini mi yerine getiriyor, yoksa Genelkurmay’la ters düşmeye mi karar verdi? Nihayet Genelkurmay, MİT, AKP ve CHP el ele verip ılımlı ve kazanımcı bir Kürt politikası üzerinde uzlaşacaklar mı? Görünen o ki, ABD denetiminde ve Türkiye himayesinde Kürdistan projesi, en olmaz denilen noktada yeniden canlanıyor ve bu defa Genelkurmay tarafından veto edilmeyecek; aksine, Genelkurmay’ın söyleyemediği CHP’ye söyletiliyor.

Aslında yeni olmayan ve canlandırılan bu politika yine de önemli bir farkı içeriyor: PKK, Abdullah Öcalan ve PKK’yi destekleyen bir DTP çözüm denkleminin dışına itiliyor. Mutlaka sınır ötesi operasyonun yapılması gerektiğini söyleyen de CHP. Daha önce AKP tarafından DTP’ye Bulgaristan Türkleri’nin kuruluşunda etkin olduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) gibi hareket etmeleri önerilmişti. DTP, şu sıralar gerçekleştirdiği 2. Olağanüstü Kongre’de bu öneriyi gündemine almış ve onaylamış görünüyor. Fakat bu yaklaşımı yeterli görülmüyor; Türkiye sınırları içinde gerilla mücadelesi yürüten bir PKK’den kendisini tamamen izole etmesi talep ediliyor. DTP milletvekili Fatma Kurtulan’ın yıllar önce dağa çıkıp gerillaya katılan eşiyle resmen evli görünmesi ve bir PKK’li eşi olarak meclise girmesinin afişe edilerek DTP üzerinde baskı kurulması, talep edilen PKK-DTP boşanmasının magazin boyutuna taşınması anlamına geliyor. Eğer Fatma Kurtulan eşine karşı boşanma davası açarsa, DTP de PKK’ye karşı boşanma davası açmış sayılacak.

Önümüzdeki dönemde, her gerilla eylemi ve çatışmalar sırasında ölen her asker, Kürt sorununun demokratik çözümü için esas engelin PKK olduğu yolundaki görüşe kuvvet kazandıracak. Kürt Bölgesel Yönetimi ile kurulan olumlu ilişkiler, askeri açıdan Türkiye’ye karşı eli kolu bağlanan PKK’nin toplumsal tabanının erimesi sürecine yeniden hız kazandıracak.

Bu süreç tersine çevrilebilir mi? Tabii ki çevrilebilir; fakat, Kürt hareketi olayların peşinden sürüklendiği ve sivil açılım yeteneksizliği sergilediği sürece, Kürt halkının temel hak ve özgürlükler planında yürüttüğü mücadeleyi artık yalnızca AKP değil, CHP de denetim altına almaya ve düzenlemeye aday hale gelecektir. PKK şunu hep yapıyor: Kürt halkı adına sergilediği askeri direnç yoluyla Türkiye’yi demokratikleşmeye ve dönüşüme zorlayan bir krizle karşı karşıya bırakıyor, ama nihayetinde toplumsal açılım için gerekli adımları atamıyor ve siyasi inisiyatifi kaybediyor.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

tr_TRTurkish