İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kürt Yüksek Siyasetinde Perspektif Yitimi ve Tıkanma

Türkiye ve Ortadoğu’da, PKK’nin politik bir özne olarak tasfiyesi üzerine kurulu Kürdistan planının hayata geçirildiği bir evreyi yaşıyoruz. Kandil dağları, gerilla güçlerinin sığındığı ve Türk ordusu ile çatışmaya karar verdiğinde Türkiye sınırından kolaylıkla geçebildiği doğal bir kale olmaktan çıkarılıyor ve bir çeşit tecrit kampına dönüştürülüyor. Türk Genelkurmayı dünya üzerindeki tüm Kürtlerin tepkisini çeken “yakarım, yıkarım” politikalarından vazgeçip ABD’nin Kürt Bölgesel Yönetimi’ni meşru kılan Ortadoğu tasarımına uyum göstermeye başlayınca, yüzü Türkiye’ye dönük bir PKK’nin feda edilmesi için de uluslararası zemin hazır hale gelmiş oldu. Düne kadar KBY üzerindeki Türkiye baskısını bloke eden PKK, kullanım ömrünü tamamlanmış bir örgüt muamelesi görüyor.

Aslında Kürt hareketi pek de iç açıcı olduğu söylenemeyecek bir netleşmeyi yaşıyor. Kürt hareketinde neyin eksik olduğunu anlamak için, örneğin bir hafta önce Gündem gazetesinin internet üzerinden başlattığı “Sansüre Hayır!” kampanyasının geldiği noktaya dikkat etmekte fayda var. Gündem, en kötü günlerinde 10-15 bin satış rakamına ulaşmış bir günlük gazetedir. Bunun anlamı, 100 bine yakın okur tarafından düzenli izlendiğidir. Ayrıca, yakın zamana kadar DTP’nin oy tabanını oluşturan milyonların da Gündem’in bir türlü kazanılamayan potansiyel okur kitlesi olduğu rahatlıkla var sayılabilir. Aradan bir hafta geçmesine rağmen, “Sansüre Hayır!” kampanyasına katılım ancak 6 bini geçmiş görünüyor; yani kampanya, henüz Gündem’in çekirdek alıcı kitlesine dahi ulaşamamış durumda. Açıkça toplumsal katılım kanallarının kapatılmasının bedeli ödeniyor. Bu kanallar biraz canlı tutulsa, çok kısa bir süre içinde on binlerce imzanın yağması ve yüz binlerin desteğini alan bir kampanyanın örgütlenmesi kadar normal bir gelişme olmazdı.

Kürt hareketi, PKK’nin askeri çözümü kader haline getiren daraltıcı çizgisi ile Kürt meselesini ranta çeviren işbirlikçi ve fırsatçı çizginin rekabet halinde olduğu bir geçiş evresini yaşıyor. KBY liderlerinin Türk devletinin tashihinden geçmiş Amerikan planını onaylayıp PKK’nin tecritinde rol almasıyla, işbirlikçi ve fırsatçı Kürt çizgisi avantaj kazanmış durumda. Buna karşılık, KCK Yürütme Konseyi Başkan Yardımcısı Cemil Bayık’ın yaptığı açıklamaları manidardır: Daraltıcı askeri çözüm politikasına alternatif olabilecek her hangi bir mesaj verilmediği gibi, halkın isyan halinde tutulabileceği hayali bir devrimci durum varsayımından hareket ediliyor. DTP milletvekilleri ise, AKP’nin Kürt oylarını almasına tepkiyle ve Genelkurmaya şirin gözükmek için, Kürdistan’daki irtica tehlikesine karşı DTP’yi teminat olarak gösteren açıklamalar yapıyor ve maharetmiş gibi, DTP’ye Kürdün CHP’si olma rolünü verebiliyorlar.

Kürt yüksek siyasetinde şaşkınlık ve perspektifsizlik tavana vurmuş durumda. Üstelik bütün bunlar, AKP hükümetinin baskı altında ve neredeyse yalvar yakar PKK’nin silah bırakmasını (aslında Türkiye’deki gerilla faaliyetine son vermesini) istediği, DTP’nin kapatılmasına itiraz ettiği ve Kürt sorununa çözümü tartışmaya açmayı vaat ettiği bir dönemde yaşanıyor. Belki Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan yapacağı farklı bir açıklama Kürt hareketine rahat nefes aldırabilir ve meydana gelen inisiyatif kaybı bir ölçüde giderilebilir. Fakat, “hava muhalefeti nedeniyle” avukatları Abdullah Öcalan’la görüştürülmüyor. Dolayısıyla, örneğin emekli MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’in Zaman gazetesinde yayımlanan ve barış sürecinde Abdullah Öcalan’a fırsat verilmesini savunan sözleri havada kalıyor. Daha doğrusu, hazır ABD Başkanı Bush PKK’yienemy (düşman) ilan etmişken, Türkiye Kürtlerinin yüksek siyaset düzeyindeki bağımsız temsiliyetini tamamen dağıtma ve demokratik taleplerini gündemden düşürme isteği ağır basıyor.

Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerine kavuşma mücadelesinin Kürt yüksek siyasetinin belirlediği çerçevede sonuç alması çok zor. Kapsamlı bir demokratikleşme programı etrafında çeşitlenen örgütlü taban hareketleri devreye girmeden, Kürt hareketinin toparlanma eğilimine girmesini beklemek de yanlış olacaktır. Toparlanma için ortam oldukça uygun: Kürt varlığını inkar eden geleneksel resmi söylemin bir kez daha ve bu defa tamamen iflas ettiği açık. Fakat, Kürt yüksek siyasetinin halihazırda devam eden körleştirici ve kitleleri pasifize eden etkilerini ortadan kaldırmak için, ciddi bir eleştirel çözümlemenin ve silkinmenin gerektiği de bir o kadar açık. Kürtlerin etkili bir sivil haklar hareketi örgütlemesinin önüne geçen zaaflar aşılmadan, Kürt yüksek siyasetinin perspektif yitimi ve yol açtığı tıkanıklığın da önüne geçilmesi mümkün değil. Bu haliyle Kürt hareketinden kazanımları somutlaştırmasını ve sonuç alıcı olmasını beklemek hayaldir.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

tr_TRTurkish