İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Diyarbakır’da Patlayan Bomba ve KCK’nin Özür Dileme Tavrı

Kürt medyasında, Diyarbakır’da HPG’ye bağlı birimler tarafından yapıldığı açıklanan bombalamanın yanlış ve insanlık dışı sonuçlar ürettiği konusunda neredeyse tam bir mutabakatın olduğu söylenebilir. PKK çizgisindeki medyanın eylemin gerçek niteliğini – neden ve sonuçlarını – tartışmaktan uzak bir tavır sergilediği söylenebilir elbette; ama nihayetinde, KCK’nin çıkıp eylemi üstlenmesi ve halktan özür dilemesi, çok kritik ve Kürt hareketi adına olgunluk belirtisi sayılabilecek bir jesttir.

Bir karşılaştırma yapacak olursak: Birkaç ay önce Şırnak’a bağlı Beytüşşebap ilçesinde meydana gelen katliamda oklar devletin resmi askeri güçlerini (özelde korucuları) işaret ediyordu, ama araştırma yetkisine sahip meclis komisyonu tamamen işlevsizleşmişti. Üstelik, komisyon başkanı Zafer Üskül’ün eylemin failini tespit edemiyoruz şeklindeki açıklamasına rağmen, ana akım medya ısrarla katliamın sorumluluğunu PKK’nin üzerine yıkmaya devam etmişti. Böylece, nasıl bir yalan ve riya ortamında terör retoriğinin geliştirildiği de ortaya çıkmıştı. Kürt hareketinin bu ortama katkı sunacak karartıcı yaklaşımlardan uzak durması son derece önemlidir. Dolayısıyla, KCK’nin en azından bu vakada açıklık sergilemesi Kürt hareketi adına bir kazanım olarak kabul edilebilir.

KCK’nin eylemin sorumluluğunu kabul etmesi ve özür dilemesi yeterli kabul edilemez elbette. Gerçek bir özeleştiri, açıkça terör biçimi alan bir askeri eylemin kurbanlarının anılarını canlı tutmak ve en başta yakın çevrelerinin bozulan maneviyatını onarmak için gerekli dayanışmayı göstermekle mümkündür. Burada dayanışmadan kasıt DTP’nin yüzeysel bir şekilde eylemi kınaması ve taziye ziyaretleri gerçekleştirmesi değildir. Eylemi doğuran politik hattın mahkum edilmesidir.

Diyarbakır’daki bombalama eylemi savaşın terör ürettiğini açıkça gösteren bir ders niteliğindedir. Hedefin askeri olduğuna kuşku yoktur; fakat, sivillerin dışarıda tutulduğu bir savaşın ancak hayali kurulabilir. PKK’nin sorunu, uzun zamandır dar askeri çizgiye sürüklenmiş olması ve bu çizgiyi sürdürmek uğruna Kürt kitlelerinden kopuşunu adeta içerden örgütlemesidir. Diyarbakır’daki patlama, temelde bu politikanın bir ürünüdür.

Sempatizanları yollarda park etmiş araçları yakmaya ya da askeri açıdan eğitimli kadroları bombalama eylemlerine teşvik etmek, doğal olarak terör eylemi üretme riskini de arttırıyordu. TC devleti 2004’de istediği savaşı PKK’den almıştı; aradan dört yıl geçtikten sonra, istediği terör eylemini de aldı. Bu arada, zaten örgütlü bir sivil hareket haline gelemeyen ve kargaşaya sürüklenen Kürt hareketinin çözülme eğilimi tırmanışını sürdürdü.

Gelinen aşamada, PKK’ye hükmeden ve güya meydana gelen dağınıklığı ortadan kaldırmayı vaat eden dar askeri çizgiyi çözüm gibi sunma politikasının iflas ettiği görülüyor. KCK’nin özür dileme tavrı, ancak bu çizgiyi terk etme, halkın somut taleplerine odaklanma ve sivil direniş çizgisini geliştirme anlamına geliyorsa gelip geçici bir jest olmanın ötesinde umut verici olabilir.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

tr_TRTurkish