İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Demokratik Aydınlanma Hareketi ve Eğitim-Sen

Demokratik aydınlanma hareketi için yaşamsal öneme sahip kültür-sanat çalışmalarında, ne sol blok ne de özelde yurtsever emekçiler bir politikaya ve çalışma programına sahip değillerdir.

Yurtsever emekçilerin sendika hareketi içinde hatırı sayılır bir kitle oluşturdukları, özellikle KESK ve ona bağlı Eğitim-Sen’de yönetim düzeyinde de etkili konumlara gelmelerini sağlayan bir mücadele geleneğine sahip oldukları bilinmektedir. Bununla birlikte, iş gelip demokratik aydınlanma hareketinin aktif özneleri olmaya dayandığında, ciddi bir tıkanmanın yaşandığı inkar edilemez bir gerçekliktir. Belli çıkışlar yapılmış ve sınırlı bazı sonuçlar alınmış olabilir; fakat, ortada uyku halini yaşayan devasa bir kitle vardır.

Sorunu ele alırken, sendikalar bünyesinde bu irade eksikliğinin nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışmak yol açıcı olacaktır. Ve bu hedefe katkıda bulunmak için, bir grup öğretmenin aktif öznesi olduğu ve bir tür saha araştırması anlayışıyla içinde yer aldıkları bazı çalışmalardan kısaca söz edelim. Bu çalışmalarda yer alan öğretmen grubunun üyeleri özdeşleşmeye başvurarak hareket etmişler ve bu sayede geliştirdikleri aktivitenin yapmacık ve edilgen bir karakter edinmesinin önüne geçmişlerdir.

Saha araştırmasının gerçekleştirildiği sendika şubesi, ilk bakışta demokratik aydınlanma çalışmaları için oldukça elverişli bir ortama sahip görünümdedir. Sendikada ve sendika yönetiminde sol blokun ve yurtsever emekçilerin ciddi bir ağırlığa sahip olması, bu izlenimin doğmasını sağlamaktadır. Demokratik aydınlanma perspektifi içinde gerçekleştirilen bazı etkinlikler ise şunlardır: 1) Kadın komisyonunda gerçekleştirilen, etnik sorun ve asimilasyon bağlamında kadının konumunu ele alan bir dizi çeviri, okuma, ve seminer faaliyeti; 2) Giriş düzeyinde Kürt dili hakkında bazı temel bilgilerin verildiği ve kısmen öğrenime de hizmet eden kurs; 3) “Anadil” başlığı altında kurulan komisyonun çalışması.

Etkinliklerden bir tanesinin, örneğin Anadil Komisyonu çalışmasının nasıl cereyan ettiğini kısaca özetleyecek olursak: Aylarca süren çalışmalar sırasında, sınırlı bazı temel okuma çalışmaları yapılmış ve bu temelde yazılar üretilmiştir. Gerçekte birkaç kişinin düzenli katilim gösterdiği toplantılarda “ev ödevlerinin” ya hiç yapılmadığı ya da kötü yapıldığı durumlar da yaşanmıştır. Öyle ki, gün gelmiş ciddi ciddi anadil komisyonunun tasfiye edilip edilmemesi gerektiği bile tartışılmıştır. Bu girişim etkisizleştirildikten sonra, okulların kapanmasına doğru, bir panel organizasyonu yapılmıştır. Daha sonra, anadil çalışmalarını yürüten komisyon üyeleri toplanmış, çalışmalar yaz aylarında sürsün mü sürmesin mi tartışmalarının ardından, Alpay’ın o ünlü nostaljik şarkısında söylendiği gibi, “Eylül’de gel” diyerek birbirlerinden ayrılmışlardır.

Yukarda yalnızca bir tanesi özetlenen deneyimler kesinlikle küçümsenmemelidir; çünkü, seviyeleri ne olursa olsun bu şubede sürdürülen ve bir şekilde sonuçlandırılan çalışmalar kesinlikle birer anomalidir.

Dönemsel olarak, İstanbul’da başka hiçbir Eğitim-Sen şubesinde bu yoğunlukta faaliyetler olmamıştır. Anomaliye yol açan şey ise, en başta belirtildiği gibi, bir grup öğretmenin “Sendikalarda aydınlanma faaliyetlerini ileri götürmek ne kadar mümkün?” sorusunu yanıtlamak üzere organize olmaları ve çeşitli komisyonlara dağılarak bir tür deney gerçekleştirmeleridir.

Deneyden çıkan bir sonuç, sendikanın ve grupların işleyiş yapısının bu çalışmalar için başlı başına bir engel oluşturduğu şeklindedir. Bürokratik düzenekler her düzeyde kemikleşme eğilimindedir. Taban ve işyerleriyle ilişkiler kopuktur. Genelde tabanın sendikanın işleyişine aktif katılımını sağlayan çalışma komisyonlarına ilgi son derece zayıftır. Ekonomik indirgemeciliğe ve bürokrasiye dayalı sendikacılık tarzından uzak durması gereken demokratik aydınlanma hareketi için yaşamsal öneme sahip kültür-sanat çalışmalarında, ne sol blok ne de özelde yurtsever emekçiler bir politikaya ve çalışma programına sahip değillerdir. Çalışmalara disiplin ve istikrar kazandırılmak istendiğinde, örgütlenen direnç büyük olmakta ve çalışmalar likide edilmektedir. Örneğin, saha araştırması yürütmek üzere Anadil Komisyonu’nda yer alan ve daha önce çalışmaların tasfiyesini zorlukla önlemiş olan öğretmenin tüm ısrarına rağmen, resmi eğitim sisteminin belirlediği çalışma periyoduna uyularak, kör topal yürüyen bu aydınlanma faaliyeti uzun bir yaz tatiline sokulmuştur.

Bununla birlikte, sendikalarda demokratik aydınlanma hareketinin öznelerini açığa çıkarılmasının zor olmadığını söyleyebiliriz. Çok az sayıda insanın çabasıyla dahi, çeşitli çalışma komisyonlarına belli bir süreklilik kazandırılabileceği, çeşitli düzeylerde çeviri ve makale üretiminin yapılabileceği, seminer ve panel etkinlikleriyle sendika kitlesinin ilgisini canlandıran ortamların yaratılabileceği görülmüştür. Bu tip verimli çalışma ekipleri birbirleriyle ilişkilenmeye başladıklarında, yarattıkları etkinin geometrik artış kaydetmesi kesindir.

Demokratik aydınlanma faaliyetlerinin yaygınlığa kavuşturulması, kalıcı hale getirilmesi ve birbiriyle ilişkilenmesi, öncelikle bürokratik düzeneğin likide edici fonksiyonunu deşifre etmekten geçiyor. Ama asil belirleyici olan bürokratik düzeneğin kuşatmasını ve ölümcül himayesini reddeden bir örgütlenme çerçevesinin inşa edilmesidir. Bu yapılmaya başlandığında, bürokratik düzeneğin faillerinin demokratik aydınlanma faaliyetlerini verili popülist ve amatörist çerçeveye hapsetmek, olmadı altını oymak için harekete geçmeleri doğaldır; çünkü, başka türlü kendilerini yaşatamazlar.

Sendika üyeleri kendilerini dar temsili ilişkilere mahkum etmeme ve inisiyatif kullanma seçeneğine sahiptirler. Demokratik aydınlanma hareketinin özneleri olmaya aday sendikacı aktivistler, ilişki ağlarını bu temelde örmeye başladıklarında açılımı yakalayacaklardır. Hangi düzeyde cisimleşmiş olurlarsa olsunlar, mevcut bürokratik düzenekler etkisizleştirildikleri ve tıkayıcı işlevleri iptal edildiği oranda ilişkilenmeye ya da içinde yer almaya değer yapılardır. Aksi bir tutum izlendiğinde, ilişki kurulması ya da içine girilmesi zorunlu bu yapılar, likide edici işlevlerini sonuna kadar yerine getireceklerdir.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

tr_TRTurkish