Zehra İpşiroğlu’nun “Televizyon Dizi Pusulası – Dizi Eleştirisinin Temelleri” kitabındaki uyarıya kulak vererek, Türk dizi film dünyası ile aramdaki duvarı kaldırmaya ve en azından bir Türk dizisini düzenli izlemeye karar vermiştim. Yakın zaman önce Star TV’de gösterime giren, Erdal Beşikçioğlu, Nur Fettahoğlu ve Tuvana Türkay gibi ünlü oyuncuların oynadığı ve yüksek reyting yakalama iddiasına sahip “Kağıt Ev”i seyretmeye başladım. Diziyi, her bir bölümü iki saat sürmesine rağmen, sabırla takip etmeyi sürdürdüm ve ilk beş bölümünü bitirmeyi başardım. Amacım, zaman ayırabilirsem dizi hakkında bir veya belki iki köşe yazısı üretmek ve yayınlamaktı. Fakat aynı dönemde Sedat Peker’in YouTube’da yayınladığı video dizisi, “Kağıt Ev”e dönük dikkatimi dağıttı; sonrasında, odak noktam çok büyük ölçüde Sedat Peker’in video dizisine kaydı. Öyle ki, HBO tarafından yayınlanan ve birçok bakımdan beğenerek izlediğim “Mare of Easttown” dizisine dönük ilgim dahi kısmen azaldı.
Denilebilir ki, habercilik ve siyasetle ilgili Sedat Peker’in video dizisi niçin kurgu ve hayal ürünü bir dizi filmin alternatifi olsun? Bu sorunun yanıtını vermek çok zor değil: Sedat Peker’in video dizisi, hayal ürünü olmayan olaylara dayanan ama çok çarpıcı tek kişilik bir gösteri. Şu ana kadar, her biri 1 saat civarında süren ilk beş bölümü milyonlarca seyirciyi peşinden sürükledi ve 6. bölümü de merakla bekleniyor. Kabul etmek gerekir ki, Sedat Peker performansıyla ve tek başına, televizyon dünyasının ünlülerine açık ara fark atmış durumda. Benzer bir başarıyı, tanık ve fail olarak sesini duyurabileceği bir medya kanalına ya da tanınmış bir gazeteciye başvursa yakalayamazdı.
Sedat Peker bunu, kendi deyişiyle ve gerçekten de “bir tripod, bir telefon kamerasıyla” yapıyor. Sinema terimleriyle konuşulacak olursa: Tek bir icracının bir saat süren tek plan = tek sekans çekimini kazasız belasız tamamlaması, gösterim aşamasında her kesimden seyirciyi ekran başına kilitlemesi, bunu defalarca (şu ana kadar 5 defa) yapabilmesi hiç de kolay bir iş değil. Güçlü bir karakter inşası, merak uyandıran bir hikâye akışı ve ezbere bel bağlamayan bir doğaçlama yeteneği gerektiriyor. Elbette karakterin on yıllar içinde geliştirilmiş ve hayatın içinden bir kişiliğe tekabül ettiği, işi zaten kılıktan kılığa girmek olan bir oyuncunun yaratımı olmadığı söylenebilir. Ama aynı şey hikâye akışı ve doğaçlama sanatının icrası bakımından iddia edilemez. Nihayetinde, sadece habercilik bakımından değil, sanatsal olarak da son derece güçlü bir performansla karşı karşıyayız.
Bir karşılaştırma yapılacak olursa, örneğin “Kağıt Ev”de karakterlerin inşası ve metin yazımının taslak düzeyinde ve belirgin bir şekilde güdük kaldığı, edebi metnin zayıflığının üstesinden gelecek bir doğaçlama ortamının da şekillenmediği, sonuç olarak çalışmanın dağılma eğiliminde olduğu hemen fark ediliyor. Buna karşılık Sedat Peker’in video dizisi, kendisini hayal kırıklığına uğratan ve buna itiraz ettiğinde ailesiyle birlikte tehlikelerle dolu bir sürgün hayatına sürüklenmesine neden olan iktidar çevrelerine meydan okurken, şaşırtıcı bir şekilde ve sanatsal olarak dijital sahne dünyasına da meydan okuyor. Büyük bir yapım seferberliğine ihtiyaç duymadan, yalın bir mekân tasarımı, merak uyandırıcı ve etkileşime açık bir akış taslağı ve tek bir icracının masa başında gerçekleştirdiği ustalıklı bir doğaçlama performansıyla, popüler yaygınlık kazanma iddiasına sahip çok az sayıda dizi film ya da reality show’un ulaşabileceği başarıyı yakalıyor.
Dünyada daha önce böyle bir vakanın benzeri yaşandı mı, bilmiyorum. Haber, yorum ve söyleşileri değişik biçimlerde, giderek daha fazla gösteriye dönüştürme eğiliminin yeni olduğu söylenemez. Fakat Sedat Peker’in sunumu, nihayetinde klişeleşmeye mahkûm, ama alıcısı olduğu sürece teşvik edilen bir gösterinin sınırlarını zorlamanın ötesinde, aşmış durumda. İcracının sahne performansına bakıldığında, Shakespeare evreninden fırlayıp sürpriz bir şekilde dijital medya sahnesine çıkan, zengin bir üslup ve söylem çeşitliliğini bünyesinde taşıyabilen bir karakter izlenimi edinmemek mümkün değil.
Pandemi nedeniyle tiyatronun dijital sahneye yönelmek zorunda kaldığı şartlarda, politik tiyatronun çok güçlü bir örneğinin Türk-İslam cephesinde meydana gelen bir çatışmanın içinden, hoyrat ve acımasız bir mafya lideri imgesine sahip bir karakterin sahne almasıyla verilebilmiş olması, hayatın sürprizlere açık olduğunu gösteren bir gelişme. Benzer bir çıkışı, sansür ve otosansürden azade sürgündeki muhalif sanatçılar dâhil, henüz hiç kimse yapamadı. Önyargılı olunmayacaksa, interaktif habercilik, video performans ve drama adına Sedat Peker’in video dizisinin bir örnek-olay olarak kabul edilmesi gerekir. Son olarak şu notu düşeyim: Daha önce Boğaziçi direnişi vesilesiyle, dijital sahneye adım atmak için sadece bir akıllı telefona ihtiyaç duyulduğunu belirtmiştim. Minimum ama daha konforlu bir teknolojik donanım için “bir tripod, bir telefon kamerası yeterli” demek daha doğru olacaktır.
Yorumlar kapatıldı.