İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Köçekler

Kanal 6’da yayınlanan ‘Dr.Stres’ adlı program iki kere köçekleri konu yaptı. Konservatuar mezunu bir grup insan köçek oyunlarından yararlanarak şovlar hazırlayıp eğlence sektöründe sunuyorlardı. Program, biraz tabuları sorgulamak biraz da rating kaygısıyla, erkeklerin kadın kılığına grip dans etmeleri kabul edilebilir bir şey midir değil midir, sorusunu soruyordu. Köçeklerin yoğun olarak yaşadığı, yetiştiği bölgelerden birisinin Kastamonu olduğu dile getirilince, kıyamet koptu. Kastamonu DSP milletvekilli telefonla programa bağlanıp köçeklerin Kastamonu’yla uzaktan yakından bir ilişkisi olmadığını ileri sürdü. Bununla da kalmayıp Kastamonu’ya adim dahi atamayacaklarını ilan etti. İkinci programda milletvekilli ve bazı arkadaşlarının, yöre üzerine araştırma yapmış ya da yöre üzerine bilgi sahibi insanların da katıldığı ikinci programda, “Köçekleri Kastamonu’ya sokmam!” diyerek efelenen DSP milletvekillinin süngüsü düşmüştü.

Muhtemelen birileri ona sadece Kastamonu’nun muhafazakar seçmenlerine değil, Türkiye’nin tamamına hitap ettiğini hatırlatmıştı. Artık öne sürdükleri tez farklıydı: Evet, lokal olarak Kastamonu’da köçeklerin de dahil oldukları bir eğlencenin olması mümkündü, ama bu eğlencelerin Kastamonu kültürüne ait olduğu iddia edilemezdi. Onlara göre, Kastamonu kültürünü temsil etme yetkisine sahip danslar zeybek oyunlarıydı. Kısacası şunu iddia ediyorlardı: Kastamonulu erkek asla kadınlar gibi kıvırtmaz, sadece efelenirdi. Zaten milletvekili oturuşuyla dahi, ‘Ne erkek!’ dedirtmeye çalışıyordu. Hatta ortaya çıkıp bir takım efelenme figürleri de gösterdi: Şu figürle düşmana meydan okursun, şu figürle silahına davranırsın, şu figürle de silahını ateşlersin. Fakat, program sunucusunun provokasyonuna gelip işi oynamaya kadar vardırmadı.

Bunun yerine, Kastamonu’nun usta davulcu ve zurnacılarını getirmişlerdi. Davul ve zurnacıların icraatları sergilenmeye başlandığında, bir tuhaflık olduğu göze çarpıyordu. Birinci ekibin içinde yer alan davulcular gözle görünür biçimde köçek figürlerine yer veriyorlardı. Asil ağır topları olan ikinci ekibin davulcusu ise belli belirsiz iki üç köçek figürüne yer verdi. Köçeklerin davayı satmakla suçladığı birinci ekipte yer alan davulcu, milletvekilinin haklı olduğunu, kullandığı köçek figürlerini atmak için çalışacağını söyledi. Ağır topları olan ikinci davulcunun belli ki ne kadar elimine ederse etsin bir iki yerde kullanmaktan vazgeçemediği köçek figürleri ise kimse tarafından fark edilmedi. Programa katılan ve kimliklerini ifşa etmekten kaçınmayan köçeklerden birisinin atılıp ‘Niçin köçek havasını atladın’ sorusuna virtüöz davulcunun yanıtı söyle oldu: ‘Ben meydan havasını çalmadım.’ Bunun üzerine, köçekler üzerine araştırma yapmış akademisyen bayan konuya açıklık getirdi. ‘Köçek’ terimi antipati uyandırdığı ve dışlanmaya neden olduğu için ‘köçek havası’ yerine ‘meydan havası’ denmeye başlanmış.

‘Dr. Stres’ adlı programın köçekleri konu edinen bölümleri pek çok açıdan masaya yatırılıp çözümlenebilir. Bu yazıda konuyu biraz resmi kültür/halk kültürü ilişkisi içinde ele alacağım. Eğer program sunucusunun halk kültürüne ait bazı öğelerin sergilenmesi karşısında, ‘Harika!’, ‘Müthiş!’, ‘İnanılmaz!’ gibi uzaylı nidalarını bir kenara bırakacak olursak, resmi kültür bağlamında esas olarak üç eğilimin kendini ifade etmeye çalıştığını söylemek mümkün: Birincisi faşizan, ikincisi muhafazakar, üçüncüsü liberal olarak nitelenebilir. Faşizan eğilim halk kültüründeki istenmeyen ya da aykırı öğeleri yok edip yokluğunu ispat etme peşinde. Muhafazakar eğilim yok etmeyi değil, dönüştürmeyi istiyor (köçekler etek giymeyi bırakırlarsa, figürlerin abartısını azaltırlarsa daha makul karşılanabilirler), eğer aykırı öğeleri dönüştürmekte güçlükler yaşanıyorsa nasıl olsa bir gün yok olacağı ümit edilen bir alt kültür olarak (köçeklik bir realitedir ama kesinlikle kültürümüze ait değildir) varlığın sürdürmesine izin veriyor. Liberal eğilim aykin öğelerin kültürümüzün bir parçası olarak kabul edilmesini ve piyasa koşullarına uyarlanarak (örneğin turistik bir alıcı kitlesi oluşturarak) bir koruma programının hayata geçirilmesini talep ediyor. Folklorcular bu üç seçenek karşısında nasıl konumlandıklarını veya nasıl tavır alacaklarını, alternatif bir yaklaşımın gündeme getirilip getirilemeyeceğini tartışmalıdır, diye düşünüyorum.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

tr_TRTurkish