İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tiyatroda film kullanımı (2)                       

Geçen haftaki yazımda film öğesinin gösteri içinde eklektik durmamasının önemli olduğunu, aksi takdirde tiyatroda film kullanımının salt göz boyamaya hizmet edebileceğini belirtmiştim. Gösteride film öğesine yer verildiğinde, ‘sinetiyatro’ denilebilecek bir durum yerine sinema ve tiyatroyu kabaca yan yana getiren eğilimler ortaya çıkabilir.

Bu yıl İstanbul Üniversitesi ÖKM Sahnesi’nin sahnelediği Sermet Çağan’ın Ayak Bacak Fabrikası’nda film kullanımına bolca başvurulduğunu seyredenler görmüştür. Henüz deneme aşamasında olan ve yaz çalışmalarında yeniden ele alınacak oyunda, film öğesinin tiyatroda kullanımına dair olumlu ipuçlarının içerildiğini, ama yer yer tiyatronun yerine sinemanın ikame edilmesi sonucunun ortaya çıktığını saptamak zor değil. Oyunun başlangıcında yer alan şenlik sahnesinin önce perdeye yansıtılması, ardından şenlikli kalabalığın kadrajdan çıkıp sahneye girmesi tiyatroda film kullanımına ilişkin güzel bir düşünceydi. Fakat bu sahnede bile çeşitli sorunlar vardı. Örneğin geçişlilik içinde tasarlanan, yansıtılan görüntü ile tiyatro sahnesi arasında üslup bakımından aşını bir aykırılık ortaya çıkıyordu. Oyunun rejisini üstlenen kişilerle konuşulduğunda, film kullanımının sorunlu olmasında altyapı organizasyonu ile ilgili sorunların belirleyici olduğu görülüyor. Yaz aylarında yeniden ele alacakları oyunda film malzemesini yeniden oluşturmaları kaçınılmaz görünüyor. Burada parantez açıp tiyatronun sinema için geçerli olmayan bir avantaja sahip olduğunu söylemek gerekiyor: Eğer bir oyunu repertuarda tutmayı başarabiliyorsanız, dönüp hatalarınızı düzeltebilirsiniz.

Tiyatro Boğaziçi’nin sahnelediği Şvayk’ın Übü ile Tarihi Karşılaşması’nda teknik altyapı sorunu minimum düzeyde çözülebildiği için, tiyatroda film kullanımı konusu daha ayrıntılı ele alınabilmiştir. Oyunda film öğesine üç değişik biçimde yer verilmiştir. Birincisi, küresel hegemonik gücü temsil eden Başkan figürü canlı görüntü ve ses bağlantısıyla sahnedeki perdeye yansıtılmıştır. İkincisi, komutan Bullinger’in sorguladığı siyasi tutukluların gözünü korkutmak üzere kullandığı kısa işkence sahneleri çekilmiştir. Üçüncüsü, dans-tiyatrosu formundaki sahnelerde kurulmak istenen atmosferi arka planda besleyen, oyunun sonuna doğru yer yer medya ve halk arasında kurulan ilişkiyi de yorumlayan görüntüler kurgulanmıştır. Bu üçünden en başarılı olanı birincisidir. Televizyondan aşina olduğumuz canlı görüntü ve ses bağlantısıyla devreye giren Başkan figürü, oyunun gerçekten kurucu bir öğesi olmuştur. Ayrıca, deneysel bazı açılımlar bakımından da Başkan figürü verimli bir odak haline gelmiştir. Örneğin, geçen haftaki yazımda da söz etmiştim, perde yukardan aşağıya azalacak biçimde içe bükülmüş, böylece perdeye görüntüsü yansıtılan Başkan figürünün hakim etkisi kuvvet kazanmıştır.

Tiyatrocuların canlı görüntü ve ses bağlantısıyla çalışmaları daha kolaydır. Çünkü değişiklik önerileri anlık olarak sahnede uygulanabilir. Buna karşılık, kaydedilmiş görüntü sahne dışında oluşturulur. Özel bir görüntü ekibinin yokluğunda ortaya çıkan sorunların çözülmesi çok zordur. Nitekim Şvayk’ın Übü İle Tarihi Karşılaşması’nda kaydedilmiş görüntülerin değiştirilmesi gündeme geldiğinde sık sık sorun yaşanmış ve sahneleme hızı düşmüştür. Tiyatroda film kullanımında uzmanlaşmak isteyen topluluklar bir görüntü ekibine sahip değillerse, onlardan ileri adımlar atmalarını beklemek hayalcilik olur.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

tr_TRTurkish