İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Taraf’ın Cesareti

Taraf’ın Aktütün Karakolu baskını ile ilgili ve TSK kurmaylarını zorda bırakan yayınları, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tehditler savurduğu basın toplantısının yapılmasına ve bir çeşit muhtıra verilmesine neden oldu.

Taraf, elde ettiği (ya da servis edilen) verilerin ışığında çok basit bir soru sordu: Gerilla hareketliliği hakkında önceden istihbarat alındığı halde, Aktütün Karakolu baskını niçin boşa çıkarılamadı? Genelkurmayın siviller TSK’nin işleyişini sorgulayamaz ilkesinden hareketle yaptığı sert çıkış, başta Ahmet Altan olmak üzere birçok Taraf yazarının cesur yazılarıyla ters tepti. Gazete yönetimi çark etme ve yazarlarını önemsizleştirme politikası geliştirmedi. Aksine, Aktütün Karakolu baskınını Genelkurmay’ın ele alma biçimini (tutarsızlıklarını) manşetten sorgulamaya devam etti. Ayrıca, Genekurmay’a arka çıkan Recep Tayip Erdoğan “Paşasının Başbakanı” ilan edilerek eleştirildi.

Taraf’ın cesur yayıncılık çizgisi değişik yorumlara neden oldu. Örneğin PKK’ye muhalif bazı Kürt çevrelerine göre, gerillanın Aktütün Karakolu baskınında sergilediği taktik başarı aslında bir komplonun parçasıydı. TSK kurmayları, Kürt meselesinde askeri yaklaşımı öne çıkarmak ve Türkiye genelinde faşist rejimi oturtmak için, bu tip PKK imzalı eylemlere ihtiyaç duyuyordu. PKK de, işbirlikçi misyonu gereği, bu ihtiyaca cevap olabilecek eylemler düzenliyordu.

Taraf’ın dertlerinden birisi gerçekten de Genelkurmay-PKK işbirliğini (PKK’nin Ergenekon örgütünün bir bileşeni olduğunu) iddia ve deşifre etmek mi?

Taraf’ın derdinin bu olmadığını anlamak zor değil. Taraf’ın derdi, demokrasi standartları yüksek Batı ülkelerinde olduğu gibi, silahlı kuvvetlerin siviller tarafından sorgulanabileceğini, sorgulanabilmesi gerektiğini göstermek. Aktütün Karakolu baskını sonrasında sorduğu soru gayet açıktı: Baskın 17 askerin ölümüne yol açıyorsa, TSK kurmaylarının hesap vermesi ve bedel ödemesi gerekmez mi?

Genelkurmay hesap vermem diyor, ama Taraf vermelisin demeye devam ediyor. Bunu derken de operasyonla ilgili ayrıntı içeren resmi belgelere dayanıyor. Dolayısıyla tartışma tek başına Taraf ile Genelkurmay arasında değil. Taraf aracılığıyla Genelkurmay, TSK’nin Kürt politikasını (askeri çözüm dayatmasını) ve birincil iktidar olma saplantısını sorgulayan güç odaklarıyla karşı karşıya geliyor. Örneğin, ABD’nin Türkiye ile yaptığı anlaşmaya uymayarak TSK’nin ihtiyaç duyduğu istihbarat akışını engellediği ya da vermediği spekülasyonları, Taraf’ın yayımladığı belgelerle yalanlanmış oluyor.

30 bin tirajlı Taraf’ı Genelkurmay’ın hedef tahtasına oturtacak şekilde etkili kılan hiç kuşkusuz hitap ettiği okur sayısı değil. Fakat, ana akım medya içinde hatırı sayılır bir genişleme yaşayan İslamcı kesimlerin desteğini aldığı ve referans yapıldığı düşünüldüğünde, hitap ettiği insan sayısı milyonlara ulaşmaktadır. Bu kitleye Kürtleri ve sol muhalefetin anti-liberal olmayan kesimini de eklemek gerekir. Bu anlamda Taraf, Radikal gazetesinin kulvarında ve ona rakipmiş gibi görünmekle birlikte, Radikal gazetesinin gördüğü işlevi tersine çevirmektedir. Şöyle ki, medya alanında, askeri vesayet rejimine dönük muhalefeti hapsetme ve toplumdan soyutlama değil, bir şekilde açığa çıkarma ve yayma işlevi görmektedir. Türkiye’de sol ve/veya Kürt basınının yapamadığını aslında Taraf yapmaktadır. Bu yapamayanlar listesine, özellikle Hrant Dink cinayetinden sonra Ermeni cemaatinin sınırları dışına taşmak zorunda kalan Agos gazetesini de eklemek gerekir.

Yayımlandığı günden itibaren Türkiye basın tarihinde çarpıcı bir çıkışı temsil eden Taraf’ın kitlesini ne kadar genişletebileceği elbette ki tartışmalıdır. Medya alanında demokrasi güçleri adına esnek bir platform ihtiyacına yanıt vermek kolay değildir. Örneğin Kürtlerin Taraf’ı kendi gazeteleri olarak görebileceği söylenemez. Taraf’ın geçmekte zorlandığı, geçemeyeceği sınırları var. Taraf’a göre de, çatışmalarda şehit olan askerler ve etkisiz hale getirilen PeKaKa’lılar vardır. Fakat, resmi terör retoriği ile arasına mesafe koymaya çalıştığı ve Kürt meselesini çözmeye zorladığı ortadadır. Türkiye’de liberalizmin onurunu korumakta ve tutarlı bir şekilde askeri vesayet rejimini eleştiren bir söylem kurmaktadır. Bu da, Türkiye şartlarında, cesur olması için yeterli koşulu oluşturmaktadır.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

tr_TRTurkish