DTP’li milletvekilleri resmi yeminlerini edip halkı parlamentoda temsil etme yetkisini resmen aldıktan sonra, geliştirdikleri uysal-uzlaşmacı tavrı alkışlayanlar da oldu, tepki duyanlar da. Kürt milletini temsil…
Genelkurmay destekli cumhuriyet/bayrak mitinglerinde örgütlenen CHP-MHP bloğunun seçim sandığına gömülmesinden sonra, Türkiye bir kez daha demokrasi mücadelesine elverişli bir ülke haline geldi. Nitekim, seçimden…
2007 genel seçimininin en hayırlı sonucu, şoven milliyetçi CHP-MHP bloğunun uğradığı ağır yenilgidir. Yüzbinlerin mobilize edildiği Genelkurmay destekli cumhuriyet/bayrak mitingleri sırasında pekiştirilen ve en azından…
Küresel iklim değişikliğinin Türkiye üzerindeki etkileri ve çevre kirliliği nedeniyle artık çekilmez hale gelen Yaz sıcağında, “öne alınmış”, “erken” ya da “baskın” sıfatlarıyla anılan bir…
Türkiye’nin kısa ve orta vadede demokratikleşme ölçülerini belirleyeceği ulusal program sonunda açıklandı. Yüzde kırklara varan fiili devalüasyon ve ard arda yapılan yüksek zamlarda ifadesini bulan piyasalardaki şok dalgalanma yönetenlerin demokratikleşmeye mecbur kaldığını gösteriyordu. Mecburiyete kimsenin itirazı yoktu. Sorun egemenlerin yıllardır irrasyonel politikaları dayatmaktan, topluma deli gömleği giydirmekten vazgeçmeme ısrarıydı. Bu defa da akılsızlık galebe çaldı. Genelkurmayın dayattığı ve MHP tarafından sözcülüğü yapılan politikalar ulusal programa yansıtıldı. Mesut Yılmaz halâ iyimserliğini korumaya çalışıyordu, ama ANAP'ı yok olmaktan kurtarmak için savunusunu yaptığı, yer yer DSP politikalarıyla da örtüşen liberal hat etkisini gösteremedi. Ne idam cezası ne anadilde eğitim konusunda adım atmamakta ısrarlı, şiddetin tekelini elinde tutan ve bu sayede toplumu teslim almaya çalışan oligarşik zihniyet direniyor.
Demokratik aydınlanma hareketi için yaşamsal öneme sahip kültür-sanat çalışmalarında, ne sol blok ne de özelde yurtsever emekçiler bir politikaya ve çalışma programına sahip değillerdir.
Entelektüellerin enflasyona uğradığı zamanları yaşıyoruz. Elit bir azınlık veya oldukça rafine bir topluluk oluşturmaları pek söz konusu değil. Çok uzaklara gitmeye gerek yok. Otuz kırk yıl önce bir doktorun, bir mühendisin veya bir öğretmenin toplum tarafından algılanışı ile günümüzdeki algılanışı arasında büyük farklar var. Orta sınıf deyince akla sadece bakkal, manav, kasap gibi insanlar akla gelmiyor. Doktorlar, mühendisler, avukatlar, ekonomistler, sanatçılar, vs. hızla orta sınıfın bileşenleri haline geldiler. Hatta, gelir düzeylerinin sefaleti nedeniyle, öğretmenlerin büyük çoğunluğu toplumun alt tabakalarında konumlanmak durumunda kaldılar.
Fransız filozofu Michel Foucault'nun Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan 'Entelektüelin Siyasi İşlevi Üzerine' adlı kitabını okuduğumda, bir kez daha lise yıllarından itibaren tartışmaya başladığımız bazı temalar kafamda canlandi.1980'in hemen ardından, zaman zaman sosyalist devletlerin konumunu sorgulayan bazı tartışmalar yapıyorduk.
Türkiye AB sürecine girdiğinde, tepki hareketi veya seyirci olmanın ötesinde müdahaleci olabilmek, işbirliği olanaklarını geliştirmek sol muhalefetin başlıca sorunlarından biriydi. Bu durum hâlihazırda devam ediyor. AB ile bütünleşmeye dair kabaca üç yaklaşımdan söz edebiliriz.
Dost Kitabevi tarafından Türkçeye çevrilip yayınlanması beklenen Patrice Pavis'nin Tiyatro Sözlüğünde, kültürlerarası tiyatrodan (theatre interculturel) 'açıkça tanımlanmamış bir kategori' olarak söz edilir. Yazara göre kültürlerarası tiyatro hâlihazırda bir eğilim veya oluşum halinde bir harekettir.